Sevgililer Günü denince akla ilk güller ve balonların geldiği doğru. Peki, sevdiğiniz insanla romantik bir film izleyerek üzerine uzun uzun konuşmak size ne hissettirirdi? Sevgililer günü temasını yansıtan filmlerden ziyade, derinlikli aşkları işleyen bir film listesi hazırladık! Sevgililer Günü’nde izlenecek filmler arasından seçtiklerimiz için sizi bir alt satıra davet ediyoruz!
Sevgililer Günü’nde İzlenecek Filmler
Romantik bir akşam planlamak isteyenler için doğru atmosferi yaratmanın en iyi yollarından biri de elbette film keyfi.
Kısa bir açıklama: Biz de romantik komedi filmlerine bayılıyoruz. Ancak bu listelerde devamlı aynı filmleri görmekten sıkıldığımızı itiraf etmeliyiz. Bu nedenle sizi aşkın farklı yüzleriyle tanıştıracak bir Sevgililer Günü filmleri listesi hazırladık!
Sevgililer Günü’nde izlenecek filmler listesi şu şekilde:
- Les Chansons d’amour – Christophe Honoré (2007)
- The Lovers on the Bridge – Leos Carax (1991)
- L’eclisse – Michalengelo Antonioni (1962)
- La belle époque – Nicolas Bedos (2019)
- 303 – Hans Weingartner (2018)
- The Wind Rises – Hayao Miyazaki (2013)
- When Harry Met Sally – Rob Reiner (1989)
- 3 Iron – Kim-ki-duk (2004)
- In the Mood for Love – Wong Kar Wai (2001)
- Sevmek Zamanı – Metin Erksan (1966)
1. Les Chansons d’amour (Love Songs) – Christophe Honoré (2007)

Les Chansons d’amour, klasik film müziklerinin ötesine geçerek hikâyenin kendisini bir şarkıya dönüştürüyor. Paris sokaklarında dolaşıyor hissi veren bu modern Fransız müzikali, bireylerin aşkı, tutkuyu ve hayatın belirsizliklerini keşfedişini konu alıyor diyebiliriz.
Melankolik ama bir o kadar da içten. Beklenmedik anlarla izleyicisini şaşırtırken, müzikleriyle duygulara dokunuyor. Eğer Paris’in bohem ruhunu hissetmek ve aşkın farklı yüzlerine birbirinden güzel müziklerle tanık olmak istiyorsanız, kaçırmayın!
2. The Lovers on the Bridge – Leos Carax (1991)

Aşkın en çılgın, en yakıcı ve bir o kadar da özgür hâlini izlemeye hazır mısınız? Leos Carax’ın Fransız sinemasına kazandırdığı bu eşsiz yapım, klişe romantik filmlerinden epey uzakta.
Paris’in en eski köprülerinden Pont-Neuf’te geçen hikaye, sınır tanımayan bir sokak sanatçısı olan Alex ile görme yetisini kaybetmek üzere olan ressam Michèle’in tutkulu ve parçalanmış aşkını anlatıyor. (Bu ikiliyi de yönetmenin favorilerinden Juliette Binoche ve Denis Lavant canlandırıyor).
Hollywood’un parlatılmış romantizminin aksine, aşkın bencil, huzursuz edici ve yıkıcı yönlerini gözler önüne seren film, bunu eşsiz bir görsellik ve adeta şiir gibi bir anlatımla yapıyor.
Birini seviyorsan yarın ona şöyle de; “Gökyüzü bembeyaz.” Eğer o bensem, şöyle cevap veririm; “Ama bulutlar kapkara.” Böylece birbirimizi sevdiğimizi anlarız.
3. L’eclisse – Michalengelo Antonioni (1962)

Michelangelo Antonioni’nin üçlemesinin son halkası olan L’Eclisse, aşkın ve yabancılaşmanın iç içe geçtiği, görsel metaforlarla bezeli unutulmaz bir başyapıt. Filmin başrollerini Alain Delon ve Monica Vitti paylaşıyor.
Beton yığınları arasında kaybolan insanlar, rüzgarda sallanan ağaçlar, yarım kalmış inşaatlar… Antonioni, karakterlerinin içsel çalkantılarını bu imgelerle yansıtarak izleyiciyi de bir sorgulamaya davet ediyor: Gerçek yakınlık mümkün mü, yoksa her ilişki aslında kendi özgürlüğümüzden ödün verdiğimiz bir yabancılaşma biçimi mi?
4. La belle époque – Nicolas Bedos (2019)

Geçmişe dönüp hayatınızın en özel anlarını yeniden yaşama şansınız olsaydı, bunu yapar mıydınız?
La Belle Époque, günümüz dünyasına ayak uydurmakta zorlanan 60’lı yaşlarındaki Victor’un, hayatının aşkıyla tanıştığı dönemi tekrar yaşamak için sıra dışı bir yolculuğa çıkışını anlatıyor.
Gerçek ile kurgu arasındaki ince çizgide ilerleyen bu film, nostaljiyle yoğrulmuş dokunaklı bir hikayeye sahip. Üstelik atmosferi ve müzikleri de enfes!
5. 303 – Hans Weingartner (2018)

303, Berlin’den yola çıkan iki üniversite öğrencisi Jule ve Jan’ın eski bir karavanla çıktıkları yolculuğu konu alıyor. Avrupa’nın farklı noktalarına doğru süregelen bu maceraya aşk, insan ilişkileri ve hayatın ta kendisine dair derin sohbetler eşlik ediyor.
Oturduğunuz yerden hem gezip hem de sohbetlere dahil olmak isterseniz, 303 mutlaka izlenmesi gereken bir yol filmi!
6. The Wind Rises – Hayao Miyazaki (2013)

Usta yönetmen Hayao Miyazaki’nin zarif anlatımıyla izleyicisini büyüleyen The Wind Rises, hayallerinin peşinden gitmenin bedeli ve aşkın kırılganlığını bir arada işliyor.
II. Dünya Savaşı öncesinde geçen film, havacılık mühendisi olmak isteyen Jiro Horikoshi’nin hikâyesini konu alıyor. Jiro’nun tutkusu, Japon savaş uçaklarının tasarımcısı olmasına yol açarken, kader onu fırtınalı bir aşkın içine sürüklüyor.
Şapkamı kurtardığın günden beri seni seviyorum.
Rüzgar seni bana getirdiğinden beri seni seviyorum.
7. When Harry Met Sally – Rob Reiner (1989)

Romantik komedi denince akla gelen ilk filmlerden biri olan When Harry Met Sally, aşk ve dostluk arasındaki ince çizgiyi ustalıkla işliyor. Harry ve Sally’nin yıllara yayılan karşılaşmaları, “Kadınlar ve erkekler gerçekten sadece arkadaş olabilir mi?” sorusunu irdeliyor.
Billy Crystal ve Meg Ryan’ın unutulmaz kimyası ve New York’un büyüleyici atmosferiyle film, adeta bir “feel good movie”.
“Hayatının kalanını biriyle geçirmek istediğini fark ettiğinde, hayatının geri kalanının bir an önce başlamasını istiyorsun.” repliğiyle akıllara kazınan bu film bizce Sevgililer Günü’nde izlenecek filmler listesinde mutlaka olmalı!
8. 3 Iron (Bin-jip) – Kim-ki-duk (2004)

Güney Kore sinemasının en büyüleyici örneklerinden biri olan 3 Iron (Boş Ev), Kim Ki-duk’un ustalıkla işlediği şiirsel bir anlatı…
Diyalogların neredeyse hiç olmadığı bu film, sessizliğin içinde yankılanan sorularla izleyicisini derin düşüncelere sürüklüyor. Görselliği şiirsellikle harmanlayan film, “üç” kavramını metaforik bir anlatımla işlerken, bazen iki kişinin bile fazla olabileceğini fısıldıyor bizlere.
Boş evlerin arasında süzülen karakterler, izleyiciyi gerçek ile hayal arasındaki ince çizgide bir yolculuğa çıkarıyor. Gözle göremediklerimiz, farkında olmadan hissettiklerimiz ve yaşadığımız anların gerçekliği üzerine düşündüren 3 Iron, Kore sinemasının duyusal gücünü zirveye taşıyan bir başyapıt!
9. In the Mood for Love – Wong Kar Wai (2001)

Pamuklara sarıp saklamak isteyeceğiniz kadar nahif, izleyenin ruhuna işleyen bir film: In the Mood for Love.
Hong Konglu usta yönetmen Wong Kar-wai’nin 2000 yılında çektiği bu kült film, aşkın en kırılgan hâlini, ihtimallerin yarattığı derin hüznü ve bastırılmış duyguların zarafetini gözler önüne seriyor.
1962 yılının Hong Kong’unda geçen bu romantik dram, başkahramanların (Tony Leung ve Maggie Cheung) sessizce filizlenen aşkını şiirsel bir estetikle anlatıyor. Öyle ki tek bir karşılaşma sahnesi için bile yeniden izlemek isteyebilirsiniz.
10. Sevmek Zamanı – Metin Erksan (1966)

Aşkın surete mi, yoksa ruha mı yöneldiği sorusunu sarsıcı bir şekilde ele alan Sevmek Zamanı, Türk sinemasının en sıra dışı ve unutulmaz filmlerinden biri.
Metin Erksan’ın yenilikçi sinema diliyle çektiği bu siyah-beyaz başyapıt, boyacı Halil’in gittiği bir evin duvarında gördüğü kadın resmine aşık olmasıyla başlıyor.
Bu film pozitif bir aşk filmi değildir. Bir resme aşık olmayı öğreten bu film sizin de kalbinizi kırabilir, baştan uyaralım.
Aşkın farklı yüzlerini gösteren Sevgililer Günü’nde izlenecek filmler listemizin sonunda geldik. Baştan da söylediğimiz gibi bu filmler tamamen pozitif hissettiren hikayeler barındırmıyor. Önerilerimiz arasından izlediğiniz filmler olursa, yorumlarınızı bekliyoruz!