Türk sanat tarihinin en özgün ve cesur isimlerinden biriydi Aliye Berger. Şakir Paşa ailesinin sınır tanımaz üyesi olan Aliye sadece eserleriyle değil, tutkulu aşkıyla ve skandallarıyla da adından söz ettiriyordu.
Gravür sanatının öncülerinden olan Berger’in hayatındaki en büyük aşkı, hiç kuşkusuz keman virtüözü Karl Berger’di. Peki, Aliye’nin kalbinde derin izler bırakan bu gizemli Karl Berger kimdir? Aliye ve Karl Berger’in aşk hikayesine bir sayfa açtık.
Karl Berger Kimdir?
Karl Berger, 1893 yılında İsviçre’nin Basel şehrinde doğmuş, Macar kökenli bir keman virtüözüydü.
Karl Berger, Viyana’da tıp eğitimi aldığı sırada kemana duyduğu büyük tutku onu bambaşka bir yola sürükledi. Tıp fakültesini yarıda bırakıp 1911’de Viyana Müzik Akademisi’ne girdi. Burada Otto Ševčík gibi dönemin önde gelen eğitmenlerinden ders aldı ve 1914 yılında birincilikle mezun oldu.

Gelelim Berger’in İstanbul serüvenine… Karl Berger 1918 yılında Halife Abdülmecid’in davetiyle konserler vermeye başladı. Macaristan’da yakını kalmayan Berger, İstanbul’da gördüğü yoğun ilgi üzerine “Saray Musiki Hocalığı” teklifini kabul etti ve kalıcı olarak Türkiye’ye yerleşti. Başlangıçta Kalamış’ta yaşayan Berger, daha sonra Narmanlı Han’ın üst katında, Süleymaniye ve Haliç’i gören bir daireye taşındı.

Böylelikle Berger 1920’li yıllarda İstanbul’a gelerek saray mensuplarına ve şehrin elit kesimlerine müzik dersleri vermeye başlamıştı. Berger’in kemanın yanı sıra felsefeye olan ilgisi ve karizmatik kişiliğinin öğrencileri üzerinde derin bir etki bıraktığı bilinenler arasında. Öğrencileri arasında Ayla Erduran, Nadir Nadi, Mesut Cemil, Bülent Tarcan ve Ergican Saydam gibi önemli isimler yer aldı.
1924 yılında ise Şakir Paşa’nın kızı Aliye Berger ile tanıştı ve hayatı kökten değişti.

Karl Berger ve Aliye Berger’in Aşkı
Aliye Berger ile Karl Berger’in ilişkisi, sanat tarihimizin en tutkulu ve karmaşık aşk hikâyelerinden biri. Bir yanda Türkiye’nin ilk kadın gravür sanatçısı, sıra dışı ruhlu bir sanatçı kadın; diğer yanda Avrupa’nın önemli müzikal çevrelerinden çıkıp İstanbul’a yerleşen, tabiri caizse çapkın bir keman virtüözü… İki farklı ruhun çarpışmasından doğan bu aşk, tam anlamıyla fırtınalı ve zaman zaman da skandal niteliğinde anlarla dolu desek abartı olmaz.
Karl Berger, bahsettiğimiz gibi İstanbul’da saray mensuplarına ve elit kesime müzik dersleri verirken, özel ders vesilesiyle Şakir Paşa’nın kızı Aliye ile tanışıyor. Aliye, Berger’i görür görmez âşık oluyor. Ne var ki Karl Berger’in sadece Aliye’ye değil, İstanbul’un farklı semtlerinde başka kadınlara da ilgisi var. Aliye’nin abla ve aile çevresinden gelen uyarılara rağmen, o ısrarla “Berger benimle evlenecek!” diyor.
Ama işler başlangıçta hiç de beklediği gibi gitmiyor. Hatta Karl Berger, Aliye’ye olan mesafesini artırıp dersleri bile kesiyor. Aliye ise hırçınlaşıyor ve sonunda kıskançlığın gölgesinde karanlık bir yola sapıyor…

Şakir Paşa’ların Çılgın Üyesi: Aliye Berger Kimi Yaraladı?
17 Haziran 1929 günü Üsküdar’da bir silah sesi yankılandı. Olay yerine gelenler, dönemin ünlü hukukçularından Hırant Bey’in kızı Marie Mannik’in yaralandığını öğrendi. Silahı ateşleyen kişi ise 26 yaşındaki Aliye Berger’den başkası değildi.
Olayın arka planında ise farklı sebeplerin yer aldığı söyleniyor. Kimine göre Karl Berger, Aliye’nin aşkına karşılık vermeyip derslere ara verince, bu durumu reddediliş olarak algılayan Aliye, kıskançlıkla Marie Mannik’in evine gitmişti.
Bir diğer rivayete göre ise Karl önce Aliye ile ilişki yaşamış, ardından Marie Mannik ile yakınlaşınca Aliye kıskançlık krizi geçirmişti. Evin kapısında Karl’ın içeride olup olmadığını sorup olumsuz yanıt alınca silahını çekmiş ve kurşunlar Marie Mannik’i sıyırmıştı.
Mahkemeye çıkan Aliye Berger, 10 yıla kadar hapis istemiyle yargılanmış, ancak yalnızca 35 gün ceza almış ve kefaletle serbest bırakılmıştı. Dönemin nüfuzlu ailelerinden biri olan Şakir Paşa’lar elbette bu olayın duyulmasına engel olmak istemiş ve davaya yayın yasağı getirilmişti. Olaydan sonra Karl Berger, “Don Juan gibi gösterildim, çok müteessirim,” demişti.
Aliye Berger’in ifadesi ise şöyleydi:
“Efendim, ama bu gazeteler çok yanlış yazıyorlar! Mühim bir şey yok ki, Madam Mannik’ten piyano dersi alacaktım. Evine gittik. Konuşuyorduk, elim çantamda kolyelerimle oynuyordum. Çantamda tabanca vardı. Ben ekseriyetle tabanca taşırım. Çünkü yalnız gezerim de efendim. Tenha yerlerde şoförlerden filân korkarım. Neyse tabanca birden patlayıverdi! Şaşırdım kaldım. Onlar da fazla telâş ettiler. Mesele yok ki efendim!”
Aliye Berger’in ne denli çılgın bir aşık olduğunu gösteren bu olay aslında Aliye ve Karl Berger ilişkisini temelini atmıştı.

Aliye Berger’in Evliliği
Skandallarla başlayan bu fırtınalı aşk, zamanla tutkulu bir bağlılığa dönüştü. Karl ve Aliye Berger birbirlerinden vazgeçemeyip tamı tamına 23 yıl süren bir beraberlik yaşamıştı.
Aliye ve Karl Berger çifti 1947 yazında, Büyükada’nın çam ormanları arasındaki Hıdırvan Köşkü’nün (diğer adıyla Hıntıryan Köşkü) bahçesinde yer alan küçük bir kulübeyi kiraladı. Aliye Berger’in iki oda ve bir mutfaktan ibaret olan bu kulübede hayatının en mutlu günlerini yaşadığı söylenir.
Karl Berger kimsenin duymayacağı saatlerde ormana gidip Berlioz’un keman konçertosunu çalarken, Aliye ise fırfırlı elbiselerle şen şakrak dolaşırmış.
Aliye Berger’in yeğenine gönderdiği mektupta şu ifadeler yer alıyor:
“Burada manzara nefes kesiyor! O derece ki, insan uyuyamıyor bile. Hele o çamların mis gibi kokusu. Sabahın erken saatlerinde çam iğnelerinin üzerindeki çiyler pırlanta gibi parlıyorlar. ‘Uncle Karl’ çamlığın bu güzelliğinden, ıssızlığından ve o nefis kokusundan öyle esinleniyor ki ağaçların arasında yürüyerek kemanını çalıyor. İnanılmaz bir mutluluk içindeyim. Bitecek diye ödüm kopuyor.”
Ailenin hayatının anlatıldığı kaynaklara göre bu küçük kulübe büyük bir aşka tanıklık etmiş. Ancak ne yazık ki mutluluk yalnızca 5-6 ay sürmüş.

Karl Berger Kaç Yaşında Öldü?
Keman virtüözü Karl Berger, 1894 yılında İsviçre’nin Basel kentinde doğdu ve 25 Eylül 1947’de Büyükada’da yaşamını yitirdi.
Berger, evlendikten sadece altı ay sonra, bir yaz günü hayatını kaybetti. Aliye Berger’in yeğeni Şirin Devrim yıllar sonra Karl Berger’in vefatını şöyle anlatıyor:
“Evlendiklerinden altı ay sonra bir yaz günü, şehirdeki randevularına yetişmek için iskeleye iniyorlarmış. Her zaman olduğu gibi Aliye Teyzem oyalanmış, vapura yetişmek için tepeden iskeleye kadar koşmak zorunda kalmışlar. İskeleye vardıklarında Berger nefes nefeseymiş. Elini kalbine bastırıp uzaklaşan vapura bakarak ‘Ah, vapuru kaçırdık!’ deyip oradaki kahvelerden birinin sandalyesine çöküvermiş. Aniden gelen bir kalp krizi sonucu iki üç dakika içinde Aliye’nin kollarında can vermiş.”
Civardaki Adalılar Berger’i yukarı, Şakir Paşa Köşkü’ne taşırlar. Ancak köşk kış için kapalıdır.
“Ufacık tefecik, narin Aliye Teyzem insanüstü bir güçle o koca demir asma kilidin zincirini eliyle koparmış.”
Berger’in naaşı köşkün alt katındaki oturma odasındaki sedefli divana yatırılır. O geceyi yakından yaşayanlardan biri olan Rezzan Hanım’ın tanıklığı:
“Eski büyük köşk kapkaranlıktı… Her yerinde mumlar yanıyordu. Berger’i odanın ortasında divana yatırmışlardı. Beyaz ipek gömleğinin üzerine yaseminler serpilmişti… Gadre uğramış bir aziz gibiydi. Gece boyunca Aliye yerde yanında oturdu. İkide bir elindeki aynayı Berger’in ağzına tutuyor, acaba nefes alıyor mu diye bakıyordu. Tabii ayna hiç buğulanmadı.”
Bu kayıplar karşısında sarsılan Aliye Berger’in yaşadığı acı o kadar büyüktür ki, ertesi sabah kendini eski kuyuya atmak ister. Yeğeni Şirin Devrim o anılardan ise şöyle bahsediyor:
“Aliye’yi eski kuyuya doğru koşarken gördük. Kendini kuyuya atmak istiyordu çünkü Berger’in öldüğüne artık inanmıştı. Füreya ile arkasından koşup onu güç bela eteğinden yakaladık, zorlukla eve soktuk.”
Karl Berger’in Müslüman olduğu ve adını Ömer Baki olarak değiştirdiği, ölümünden sonra öğrenilir. Bu bilgi ilk kez Cumhuriyet Gazetesi’nin 26 Eylül 1947 tarihli ilanında şu şekilde yer alır:
“Ömer Baki-Karl Berger’in vefatı şehrimizin sanat muhitinde teessürle karşılanmıştır. Memleketimizin çok iyi tanıdığı keman üstadı, Şakir Paşa’nın damadı ve Bayan Aliye’nin eşi Ömer Baki’nin (Karl Berger) cenazesi bugün öğle namazından sonra Büyükada mezarlığına defnedilecektir.”

Karl Berger’in üzücü kaybı, yıllardır aşkıyla yanıp tutuşan Aliye Berger’in eşsiz sanatının başlangıcı olur. Kim bilebilirdi ki acının içinden doğan bu yolculuğun, onu Türkiye’nin ilk kadın gravür sanatçısı yapacağını!
Şakir Paşa ailesi hakkında diğer merak edilenler için: Şakir Paşa Ailesi Gerçekte Nerede Yaşıyordu? Harika Çılgınlar’ın Hayatına Bir Set Gezisi!